Bu hayatta ne için emek veriyoruz? Ne için çabadayız?
Eğer ki varsa bir çabamız, bize ne faydası olduğunu düşünüyoruz?
Çevremize ne faydası var, topluma ne faydası var?


Biraz sorgulamak, biraz düşünmek kaybettirmez aksine kazandırır. Tabi ne “kazanmak” istediğimize bağlı :)
Düşünmekten sorgulamaktan derinlemesine araştırmaktan korkan, bunu manasız bulan ve bir şeye değer görmeyen, bir bilgiye bir fikre körü körüne inanan “aydınlar” ve “yobazlar” güruhunun içindeyiz.



Bir gruba bir cemaate, bir takıma, bir kulübe, bir mertebeye, bir kimliğe, bir metaya ait olmak-sahip olmak ve o şekilde var olmak istiyoruz.
Oysa özgür ve tasmalarından sıyrılmış insan, özüne en yaklaşandır. Aidiyetini bağırmak zorunda hissetmeyen, kendi yolunda yol alandır. Fakat toplumca, ayağımızda kendi rızamızla kendimize taktığımız prangalarla bir yaşam halinde olduğumuzu düşünüyorum ve buna inanıyorum. Ki buna “yaşamak” denirse.

Bu yüzden sorgulamak kazandırır, sağı da solu da doğuyu da batıyı da aşağıyı da yukarıyı da. Zengini fakiri iyiyi kötüyü, politiği apolitiği, hocayı hacıyı kralı başkanı vb… 

Kendi yargılarımızı bir kenara bırakıp, konunun kitabından makalesinden araştırmasından meraklısından ilgilisinden, filminden tiyatrosundan şarkısından bir insanın biyografisinden yazılanından söyleneninden ve daha fazlasından beslenerek.

Bu derinlemesine sorgu, insanın kendisine yapabileceği en büyük en entellektüel en akılcı ve en nesiline aktarılabilen yatırımdır. Tüm evrende, her şey zıddıyla var ve artı olmadan eksinin bi anlamı yok.

Ancak ne zaman ki evrende denge bozuluyor, elmalar armut ayaklar baş başlar ayaka oluyor, orada bizim de iç dünyamız bozulmaya başlıyor.
Bu yüzden tüm idealar idealler bir yana, yardımı hep ötekinden beklemek yerine, en önce insan nesli için, sağ elimizle sol elimize yardım ederek başlayabiliriz.

Çünkü bir eliyle diğer eline yardım edebilenler “kazanacak. Çünkü önce kendi kapısının önünü süpürebilenler “kazanacak”.
Çünkü insan, henüz kendine yardım edemeden başkasına edebileceğini düşünen, kolayı seçen.