Yıl bilmem ki kaç, güftesi Fethi Dinçer’e bestesi Avni Anıl’a ait bir nihavend eser dökülmüş kalpten... 
“İçimdeki sazlar başka söz başka,
Duvardaki resmin başka sen başka,
Yeryüzünde hayat başka, ruh başka.” diyor.
Çok ama çok etkilenirim bu eseri her dinlediğimde ve her seferinde bir yerlere dokunur içimde.

Bir mesaj gelir kalbimin tam içine, ne zaman bir mesaj gelse kalbe, giderim peşine. Tek çabam idrak, “Varlığın mayası idraktır.” dan gelen. Varlığımıza dokunan bir şey varsa, orada peşine düşülmesi gereken bir mevzu da vardır kanımca. Ne için, kendini tanıyabilmen için. Ne için, kendini anlayabilmen için. Ne için? Günün sonunda başını yastığa koyduğunda, köksüz bağsız gibi sallanmamak, nefes alırken kafeslerde yaşamamak, huzurla ve huzurda bir uyku uyuyabilmek için. Henüz kendine bir yol açamadan, ailene evladına arkadaşına çevrene yol açabilme rolüne kapılmamak için.

İnsan hep kendini kandırandır, pek nitelikli ve en önce hep kendini kandıran. Öyle kandıran ki, görünmesini istemedikleri kimselere görünmez sanan. Huzurla mutluluğu evinin dışında arayan.

Çok etkilenirim bu eserden, duvardaki resmin başka sen başka. Bir kekremsi ikilik, bir tuhaf ikilem bir garip hal var bu yüzler, bu sözlerde. Saz başka söz başka, hayat başka ruh başka, resim başka aslı bambaşka..

Özler aynı öz, sözler farklı söz. Ama ya olduğumuz gibi görünelim ya da göründüğümüz gibi olalım. Bakınız o zamanlarda bile kafasını karıştırmışız rahmetli güftekarın.

Sanki Turgut Uyar değil, hayat nükte yapıyor.
Sizin alınız al, inandım
Sizin morunuz mor, inandım
Ama sizin adınız ne?
(Sizin aslınız ne?)
Benim dengemi bozmayınız.
Bozduk mu hayatın evrenin dengesini?
Sıkıştırıyor mu bizi her yerden?
Beceremedik mi buralarda yaşam sürmeyi?
Paramız var yetmiyor, yemeğimiz var yetmiyor, evimiz var yetmiyor, bir avuç insan tanısak o da yetmiyor.
Fazlası lazım fazlası, hep daha fazlası.

Niye? Acaba niye?
Fazlalıklar değil açıklarımızı kapatan, onlar ancak açıkları bağıranlar olabilir. Halının altına süpürülen, dağ olan tepe olan açıklar.
Güftekar söylemiş, hayat ikilemler heybesi.

Fazlasına koşturduğunun sende eksik bıraktığını görmeden, görüp yoldan dönmeden, ne gece hakkıyla varıyor sabaha ne güneş hakkıyla batıyor geceye. Sanmayalım gece gündüz yer yüzünde, onlar önce içimizde. Herkes aynı yere bakıyorsa, kimse bir şey görmüyor demektir.

Ne yediğim yemeğin var tadı,
Ne giydiğim eteği çaldım başıma.
Köşküm olsun on bin oda,
Ruhum esir tek odada.
Yelkenler fora hep rast gele,
Pusula dönmüş ters yöne.
Sonsuza dek sürmez bence,
Yaklaşıyor son perde.
Bugün de çıktım güverteye,
Selam olsun herkese...