Her şey Göktürk’e taşınmam ve hiç bilmediğim bir sektörde iş başvurusu yapmamla başladı. O dönemler uluslararası finans okuyordum. Hayat bana rakamları, tabloları, grafik eğrilerini öğretmeye hazırlanırken; ben bir anda kendimi bambaşka bir dünyada buldum: Reklam sektörü.
Dürüst olayım, başvurduğumda bu dünyanın nasıl işlediğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Sektörel bilgi desen sıfır. Ama heyecan? O boldu. Cesaret? Fazlasıyla vardı. Ve sanırım biraz da merak – o tatlı, çekici, bazen başına iş açan türden bir merak... 2017 yılında New Göktürk Dergisi’nde işe başladım. “İşe başlamak” dediysem, aslında hayatımın en önemli derslerine girdiğim sınıfın kapısını aralamışım meğer. Reklamcılığı, yayıncılığı, kriz anlarında soğukkanlı kalmayı, zamanla yarışmayı, bir sayfaya bin kelimelik duyguyu sığdırmayı... Hepsini burada öğrendim. Ama en çok da bir işi sahiplenmeyi. Sevgili patronum, daha ilk günden bana bir yönetici değil, bir öğretmen gibi yaklaştı. Bildiği her şeyi sabırla, cömertçe paylaştı. Her sayıda biraz daha büyüdüm. Her kapakta biraz daha cesaretlendim. Çıkan her dergiyi elimde tutarken, sanki sadece bir yayın değil, kendi emeğimle yoğrulmuş bir "çocuk" tutuyormuşum gibi hissederdim. Hâlâ da öyle. Dört yıl boyunca o sayfalarda hem dergiyi hem de kendimi inşa ettim. Sonrasında yoluma devam ettim. Yeni şeyler öğrendim, farklı insanlarla tanıştım, sektörün başka yüzlerini gördüm. Ama itiraf edeyim: New Göktürk’le olan bağım hiç kopmadı. Hatta bazen bu bağ, diğer her şeyi geride bıraktı. Ve şimdi, yıllar sonra, bu satırları yazarken şunu soruyorum kendime:
İlk işyerimden mezun oldum mu, yoksa hep orada mı kaldım?
Cevap sanırım ikisi birden. Çünkü mezun oldum; evet, farklı işlerde çalıştım, geliştim, başka yollar çizdim. Ama bir yanım hep orada kaldı. O derginin kokusunda, matbaanın uğultusunda, son teslim günü gelen paniklerde... Ve şimdi buradayım. Aynı dergide, bu kez farklı bir rolde: İlk blog yazımla sizlerle buluşuyorum. Kim bilir, belki de bazı yerler bizi sadece mesleğe değil, hayata hazırlamak için vardır. Ve bazı bağlar, yıllar geçse de, değişse de hep içeriden bir yerden tutar insanı. Yazmaya devam edeceğim. Hem hatırlamak hem paylaşmak hem de yol boyunca yeni şeyler öğrenmek için. Çünkü hikâye bir kez başladı mı, ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş, dönüp dolaşıp başa uğramak istersin. Hoş geldim yeniden. Hoş buldum, New Göktürk.