Hırvatlara karşı fiziken ve ruhen dökülen Milli Takım’ın, İspanya gibi topu zimmetine geçirip rakibini pas manyağı yapan bir fenomenden galibiyet veya puan çıkarmasını bekleyemezdik tabi. İlk yarım saat direndik. Son yarım saat “bitse de gitsek” dedik.



Adamlar sağımızı otoban yaptı ve üç yedik. Zaten İspanya maçı bizim açımızdan puan değil oyunu düzeltme, gerçek performansı yakalama sınavıydı. Yaklaştık ama “başa baş olmak için bile” aşmak lazımdı... “Ortada gözükmeyen kader adamı Oğuzhan, kendi kendine çalım atan Arda, sadece geri pasları yerini bulan Ozan, stoperin intiharını oynayan Mehmet Topal, Türkiye’de fazla İspanyol’a yetersiz Gökhan” manzaralarına gelince... Yapana değil yaptırana yani İspanya’ya bakmak lazım. Gömlek değil palto farkı var arada. Şimdi çare ne?.. Bizim ezildiğimiz Hırvatları 2­0’dan çevirip puan alan Çek Cumhuriyeti’ne 2­3 gol atacağız da en iyi üçüncüler arasına gireceğiz ki, guruptan çıkalım. Hem de böylesine kısık futbol oktavıyla! Mucize bu...




''Vaka­i adiye” değil. Evliya bile ömründe bir kere tesadüf edebilir; o da belki. Fransa’ya giderken sırtımızı sıvazlayıp yol verdi ya mucize... Daha ne yapsın?.. “Gruptan çıkart” diye yine göreve davet edecekseniz, oldu olacak finali de yükleyiverin sırtına. Olur mu?..
Olur! Olur mu?.. Olur! Fakat mucizeye bu kadar fazla mesai yaptırmak başka sorunlar doğurur; büyücü derler adama. Oysa, özel hayatı fırtınalı, transferi olaylı, takımında forma bulamayan futbolculardan bile sıkı bir ekip yaratabilecek tecrübe ve birikim vardı Terim’de... Yeni yetenekler de bulmuştu. Nasıl oldu da Fransa’ya kapağı atma mucizesiyle yetinip üzerine bir tuğla bile koyamadılar şu ana kadar? İşte burada çuvaldızı kendimize batıralım.



Biz mahvettik bu Milli Takımı!.. Evet, biz medya... Nasıl mı?.. “Şeker” gibi yaklaşarak... Pozitif, anlayışlı ve sağduyulu olarak. Hatta Milli Takım’ın “bekası için” mesleği askıya alarak! Oysa Fatih Terim’in ve talebelerinin “benzini” gerilimdi. Biz eleştirirdik Terim bize çatar,“düşman medyaya” karşı futbolcular kenetlenir, motivasyon zirve yapardı. Ama ilk maçta çeyrek porsiyon oynayarak yenilince bile ümidimizi kesmedik Milli Takım’dan. Terim’in “bırakabilirim” oltasına bile atlamadık, dile dolamadık. Biz Milli Takım odaklı davrandığımız sanıyorduk... Ama bilmiyorduk ki, Milli Takım’ı gerilimsiz bırakarak kuyusunu kazıyorduk! Kavga açığını sosyal medyada Ozan’ın saç tuvaletine laf söyleyenlerle kapatmaya uğraştılar ama yetmedi. Galiba son çare olarak gerilimi takım içinden telafi etmeye çalıştılar ve çıkmaz sokağa daldılar. Biz hâlâ yazmıyoruz ama Millilerimizin kamplarından, antrenmanlarından üzücü öyküler çıkacak turnuvadan sonra. Bize gelince; “hataya devam”... Çok seviyoruz Milli Takım’ı... O kadar ki, Euro 2016’nın belki de en iyi seyircisi İspanya maçında sazı eline almak zorunda kaldı!.. Gerilim mi istiyorlardı; işte size Arda’yı ıslıklayan tribünler... İşe yarar mı acaba..