"Gelişen teknolojiler ve tedavi yöntemlerinin amacı, başarı grafiğini artırarak giderek daha çok gebelik şansı yakalamaktır" diyen Kadın Hastalıkları ve Tüp Bebek Uzmanı Prof. Dr. Mustafa Bahçeci, özellikle tekrarlayan düşüklerde anne-baba olma şansını artıran genetik testler hakkındaki sorularımızı yanıtladı.

 PGT (Preimplantasyom genetik tanı) tarih mi olacak? CGH ve NGS teknikleri,PGT'yi tahtından mı ediyor?
FISH, CGH, NGS; preimplantasyon genetik tanı uygulamaları sırasında kullandığımız tekniklerin kısaltılmış isimleri. PGT; embriyonun, rahme tutunma ve gebelik oluşturma aşamasından önce, ileri genetik analiz yöntemleri ile incelenerek, kromozom ve gen düzeyindeki genetik bozuklukları tespit eder. Yani rahim içine yerleştirilmeden önce embriyolardan biyopsi ile alınan bir veya birkaç hücreyle, embriyonun genetik yapısı hakkında fikir sahibi olmaya çalışırız. Bireyi oluşturan genler, bir sayfa olarak düşünülür; bu sayfaların ciltlenmiş şekillerine kromozom diyoruz. Embriyolarımızda her bir ciltten iki adet var; birini anneden, diğerini de babadan alırız. İnsanlarda 23 çift kromozom bulunmaktadır; erkek bireylerde cinsiyet kromozomları X ve Y şeklinde bulunduğundan 24 farklı kromozom karşımıza çıkıyor. Embriyoların anne ve babadan gelen kromozomlarda bazen eksiklikler, fazlalıklar ya da sayfa kayıpları bulunabiliyor. Kromozomlardaki sayısal ve yapısal bozuklukların tespiti işlemine Preimplantasyon Genetik Tarama, bilinen bir gen bölgesindeki hastalığın araştırılmasına Preimplantasyon Genetik Tanı adını veriyoruz. PGT uygulamalarının ilk yıllarında FISH yöntemi ile sadece birkaç kromozomu inceleyerek durumları hakkında fikir sahibi olabiliyorduk. Yıllar içerisinde gelişen CGH ve NGS teknolojisi sayesinde, artık tüm kromozomları ve kromozomlar içerisindeki fasikülleri inceleme şansımız oluyor. PGT'nin etkinlik ve güvenilirliğini artırmak, 24 farklı kromozomun tamamına bakmak mümkün. Geçmiş yıllarda klasik PGT dediğimiz ve yaygın olarak kullanılan FISH yöntemi, yetersiz kalıyor. CGH ve NGS teknikleri ile embriyo gelişiminin beşinci gününde; biyopsi yapıp 24 kromozomun tamamına bakmak, tüp bebek tedavisinin etkinliğini artırıyor.

GEN DİZİLİMİ TEKNOLOJİSİ


 CGH nedir? Kimlere uygulanır?
Comparative Genomic Hybridization (CGH) yani karşılaştırmalı genomik hibridizasyon metodu; tüm kromozomlardaki sayısal ve bazı yapısal bozuklukları analiz edebilen yeni jenerasyon bir preimplantasyon genetik tanı metodudur. Klasik eski PGT tekniği olan FISH yöntemine göre etkinlik ve tanısal gücü daha yüksektir. Ayrıca CGH tekniğinin yalancı negatif ve yalancı pozitif sonuç verme olasılığı, FISH tekniğine göre daha düşüktür. Embriyolardaki 23 çift kromozomun her birindeki sayısal artma veya azalmaları analiz eden bir tekniktir. Embriyodan alınan örnek, normal referans örneği ile karşılaştırılarak kromozomlardaki sayısal bozuklukları tespit eder. Başlıca uygulama alanları; tekrarlayan gebelik kayıpları, tüp bebek başarısızlıkları, ileri kadın yaşı olguları, anomalili bebek doğumları ve bilinen genetik bozukluğu olan çiftlerdir.

 NGS nedir? Kimlere uygulanır?


Next Generation Sequencing (NGS) yöntemi; mevcut durumu itibariyle CGH ile benzer amaçla geliştirilmiş ve aynı CGH gibi tüm kromozomlarda sayısal ve bazı yapısal anormalliklere bakılabilen bir yöntemdir. Şu anda CGH'e kıyasla PGT uygulamalarına getirmesi beklenen en önemli faydası inceleme maliyetlerinin azaltılmasıyken; gelecek yıllarda aynı anda hem kromozom, hem de gen düzeyindeki hastalıkların aynı anda incelenebilmesine olanak sağlaması açısından oldukça önemli bir teknoloji. Kısacası uygulama alanları CGH ile aynı olmakla birlikte sağladığı/sağlayacağı ek avantajlar nedeniyle CGH yöntemi giderek yerini NGS'ye bırakıyor. NGS tekniğinde gen dizilimi teknolojisi kullanılıyor. Bu nedenle örneğin, sadece çekirdekteki genetik şifreye bakılmakla kalmayıp mitokondrial DNA'da yer alan genetik şifreyi de analiz etme imkanı verebiliyor. Mitoskor denilen bu analiz imkanı ile incelenen embriyoların hücre çekirdeklerindeki genetik yapının sağlığına bakılırken ayrıca mitokondrial DNA ve enerji skorlaması da yapılabiliyor. Genetik şifre yanında sağlıklı ve güçlü embriyo seçilebiliyor. Böylelikle tutunma potansiyeli en yüksek embriyo seçilerek gebelik oranları artırılabiliyor.

HEDEFİMİZ YÜZDE 100 BAŞARI ELDE ETMEK


 Her geçen gün gelişen bu teknolojiler ve tedaviler sayesinde ileride anne-baba olamama riski kalmayacak, öyle değil mi?
Gelişen teknolojiler ve tedavi yöntemlerinin amacı; başarı grafiğini artırarak giderek daha çok gebelikşansı yakalamak. Nihai hedef yüzde 100 başarı olmakla birlikte, henüz buna ulaşmaktan oldukça uzaktayız. Mevcut teknolojiler her ne kadar dışarıdan bakıldığında kulağa bilim-kurgu gibi gelse de, henüz kısırlık problemi ile kliniklere başvuran çiftlerin tümüne yardımcı olabilecek aşamada ve bilgi düzeyinde değil. Örneğin; hâlâ tedavi için başvuran çiftlerin yüzde 10'luk bir kısmında, embriyo oluşturacak olgun sperm veya yumurta hücresi elde edemiyoruz. Ancak gelişen bu teknolojiler sayesinde geçmişte anne-baba olması mümkün görülmeyen birçok çift, günümüzde çocuk sahibi olabiliyor. Gelişen teknolojiler kişiye özel tedavi programlarının oluşturulmasına imkan sağlıyor ve her geçen gün daha çok çiftin bebek sahibi olması sağlanıyor.

GENETİK KÖKENLİ HASTALIKLAR AZALACAK


 Bu kapsamlı uygulamalar sayesinde genetik hastalıklar son bulacak mı?
Kromozomal tarama uygulamaları etkin ve verimli kullanıldıkça, genetik anomalilibebek doğumları azalacak. Özellikle genetik bozukluğu olan ya da ileri yaşlardaçocuk sahibi olmak isteyen kadınlarda; hem gebelik kayıplarının, hem de hastalıklı veya anomalili bebek doğumlarının önüne geçilecek. Genetik hastalıkların aynı zamanda multifaktoriyel etkenlere bağlı mutasyonlarla da olabilme durumu var. Bu nedenle tamamen ortadan kaldırılamasa da artması önlenip büyük oranda azalması sağlanacak. Son yıllarda kullanıma sunulan ve aynı anda 600'ün üzerinde kalıtsal hastalık ve 6 binin üzerinde kalıtsal hastalık yapıcı mutasyonun bireylerde tespitinin mümkün hale geldiği testler sayesinde, çiftler daha çocuk sahibi olmadan çocuklarına aktarabilecekleri kalıtsal risklerini de görebiliyor. Her ikiebeveynde taşıyıcılık tespit edilen durumlarda da embriyolarda o genetik bozukluktaranabiliyor. Bu teknolojiyi şu anda tüp bebek merkezlerinde rutinde kullanabiliyoruz fakat 15 yıl önce tüm bunlar gelecekte karşılaşmayı beklediğimiz hayallerdi.