Emek, kadına ne kadar da yakışan bir kelime. Sizce neden?

Çünkü; hayat emekle ilerliyor, sevgi emekle büyüyor, başarı emekle kazanılıyor. Anneler emekle büyütüyor bebeklerini. Balkonumdaki fesleğenler su istiyorlar benden, kuru kalıyorlar beslenmedikçe. Peki, bir bebek nasıl öğreniyor yürümeyi? “Emek”leyerek.

Şu an biraz ara verelim ve kendimize soralım, ya da alıp bir kağıt kalem cevaplayalım:

Hayatınızda emek verdim diyebileceğiniz şeyler neler?

Amaçlarınız, istekleriniz neler?

Emekleriniz ve amaç-istekleriniz birbiriyle ne kadar uyuşuyor?

Bunların ne kadarını başarabildiniz?

Bu sorulardan gönlünüzün akıyla çıkabildiyseniz, şimdi devam edelim.

Hayatınızın ve geleceğinizin planını yapın. Gücünüzü toplayın. İnsanlar, açlığa susuzluğa günlerce dayanabilecek kadar güçlüler. Bedensel engelli insanlar tek bacakla maratona katılacak kadar, elleri olmadan ayaklarıyla resim yapabilecek kadar cesurlar, korkusuzlar. Bunları okurken kulak arkası etmeden, kendinizi o insanların yerine koyarak iki kere okuyun ve iki kere düşünün. Denemeden bilemezsiniz, onlar ve diğer bir çok insan denediler, denedikçe başardıklarını gördüler, başarıyı gördükçe azimlendiler. Karıncalar hayatlarını sağlamlaştırmak için o minicik bedenleriyle durmadan çalışıyorlar. Üstelik onlar o denli küçük ve dünya bu kadar büyükken.

Arılar her çiçekten bal alırlar; sizler de her gördüğünüz insandan, kitaptan, gazete yazısından, bazen bir çocuktan, her konuşmadan bir şeyler alın, acısını değil balını seçin alın, seçin alın saklayın. Yaşamınızı daha fazla yaşanabilir hale getirirken, içinizde var olan gücü de dışarı çıkartmak kolaylaşacaktır, göreceksiniz. Yeter ki emek verin, daha çok verin.

Gücünüzün farkına varın. Bence erkeklerin bedenleri, kadınların kalpleri güçlüdür. Manevi olarak kalbiniz de ancak ruhunuz için faydalı olan adına emek vermekle beslenir, güzelleşir. Ruhunuza neyin faydalı geleceğini bulmak size kalmış. Sadece iç sesinizi dinleyin korkmayın, çünkü sizin hayatınızda sizin amaçlarınıza giden yolun haritasıdır emek. Bu yolda kaybolmayın, aksine yolun sonunda zafer bayrağınızı sallayın.

Doğayı,yaşamı, çocukları, evi, bahçeyi pozitife dönüştürme gücümüz çok yüksek. Güzel enerjinizi, dedikodu kavga dert tasa gibi uzun vadede ömür törpüleyen durumlarla tüketmeyin. Evet, bu biz kadınlar için yaşamın tuzu biberi gibi bir şey. Çoğu zaman fark etmeden içine sürükleniriz. Deneyin, deneyebilmek ne kaybettirir? Bunu bugünden başlayarak deneyebilirsiniz. Kendinize bir söz verin, atışma tartışma kötü düşünce ve dedikodu yok! Bunların olduğu ortamlardan uzak kalmaya, kalamıyorsanız yapılan yorumlara bir yorum daha eklememeye ve bahsedilen durumlarda empatinizi kullanmaya, gerekirse bu empatik yaklaşımlarınızı hemen orada paylaşmaya dikkat edin, özen gösterin. Böylelikle etrafınızdaki insanlara da ufuk açacaksınız. Önce bir, sonra iki gün yaptığınız her kötü davranışta bu sözünüz aklınıza gelsin. Hayat böyle daha tatlı olacak. Çünkü yaşamak önce kendimiz, sonra sevdiklerimiz için bir ayakta kalma mücadelesi.

Tiyatro Eleştirmeni ve Dramaturg Sağra Simge Özaltın
Mail :
[email protected]
instagram : sagraspeciall