New Göktürk Dergisi olarak 23. sayımızda, bu zamana kadar birçok başarıya imza atmış, kendini ve duruşunu birçok birçok kanıtlamış olan Yeşim Salkım ile  keyifli ve samimi  bir sohbet gerçekleştirdik.

İşte o keyifli sohbetin detayları;

Onlarca sinema filmleri ve dizilerde rol aldığınız, eş zamanlı olarak birçok albüm ve single çalışması yaptınız. Sizin için en tutkulu olan müzik mi, oyunculuk mu?

Ne şarkıcılığı ne oyunculuğu birbirinden ayırt edebilmem mümkün değil. Çünkü şarkıcılık hayatına 90 yılında, oyunculuk hayatına 95 yılında “Eşkiya” filmini çekerek başladım. Dolayısıyla o yıllardan bu yıllara hem oyunculuğu hem şarkıcılığı birlikte yürütüyorum. Benim içinde her ikisin de ayrı duyguları yaşamak çok keyifli,  o yüzden ikisi de çok önemli hayatımda. Gelişmek içinde ikisini de ayrı yerlere koyuyorum.  Şarkıcılığı da oyunculuğu da çok seviyorum.

Birine ithafen şarkı söylediğiniz oldu mu? 

Şarkıları çocuklarım için söyledim. Gerçekten çok samimi söylüyorum. İlk sahneye çıktığım yıllarda Gizem için özellikle Melih Kibar ve Çiğdem Talu’nun ortak şarkıları olan “Hep Böyle Kal”ı söylüyordum. Hala da yine onlar için söylüyorum, Ada’da dâhil oldu artık. Özellikle hayatımda ki herhangi bir aşk ve beraberlik için hiç şarkı söylemedim. Tamamen duygularımı en iyi şekilde yansıtabilmek adına beni dinleyen ve beni sevenler için şarkı söylüyorum, bir de evlatlarım için tabi ki.

Yaşantınız plan program içerisinde mi geçiyor?

İşimle alakalı olan durumlarda tabi ki her zaman bir plan ve program yaparım. İşim dışında çok planlı programlı yaşayan bir kadın olmadım çok, kendiliğinden gelişen şeyleri severim ben hayatta. Çünkü siz plan yaparken yukarının başka bir planı vardır derim ben. O sizin için muhakkak planını yapıyordur. Dolayısıyla da hiç bir şekilde de planlı ve programlı yaşamak doğru değil diye düşünüyorum ama tabi ki işiniz için belli bir disiplin oluşturmak adına, işinizi planlamak programlamak gerekiyor. İşim haricinde şuan için planlarım sağlıklı ve huzurlu olmak üzerine.

25 yıldır müzik camiasındasınız. Artık albüm yerine herkes single’a döndü, günümüz şartlarından dolayı çabuk tüketen bir toplum olduk. Bu işin sonu nereye varacak? 

90 yılından beri, 28 senedir şarkı söylüyorum bunun birde öncesi var tabi konservatuar yıllarımı da eklersek baya bir geçmiş üzerinden. Evet, dünya single çalışmalarına dönünce bizlerde onları takip eder hale geldik çünkü maliyetler çok yüksek, bu sebeple insanlar tek bir şarkı ile 1-2 ayı geçirip iş kapma, konser alma derdinde. Hal böyle olunca da farkındaysanız artık youtubedan konserler veriliyor, şarkılar oraya yükleniyor, hatta dijital ortamlardan satışa sunuluyor. Bu bir ticaret bir sektör bunun üzerinden çok para kazanan insanlar var. Ama tabi ki koleksiyoncu olmak çok farklı, benim bildiğim ve tanıdığım eskiden kalan kasetleri dahi saklıyor olanlar var. Koleksiyonel olmak, şarkılarınızı istediğiniz an çıkarıp dinliyor olabilmek çok önemli olması lazım ama maalesef artık sektör bu duruma gelmiş durumda bunu tabi ki sektörü bu hale getiren organize güçlere sormak lazım onlar memnunlar mı bu durumdan. 

Sosyal medyayı aktif olarak kullanan birisiniz, yorum yazan takipçilerinizle kapıştığınız da oluyor, sessiz kalmıyorsunuz artık.

Çünkü orası benim özel medyam ve özel gazetem ve burada kendimi istediğim gibi ifade edebildiğimi düşünüyorum. Bana ait bir sayfa ben yönetiyorum canım ne isterse buradan duygularımı paylaşabiliyorum tabi ki belli bir edep ve adap olması, toplum kuralları olması şart ama karşınızda ki edebinden olunca siz de edebi bir yere kaldırmak zorunda kalıyorsunuz. Burada çok klavye kahramanları var, her şeyi çok bildiğini zanneden insanlar,  kendini çok farklı gösteren insanlar var,  had bilmeyenlere bildirmek gerekiyor. Sen bildirmezsen ben bildirmezsem o bildirmezse etrafımız böyle hadsizler ordusu haline gelmiş durumda oluyor.  Dolayısıyla da bunu bir borç biliyorum kendime özellikle de benim sayfamda ki yazılanlara cevap veriyorum çünkü hiç kimsenin hiç kimseye hakaret etmeye hakkı olmadığını düşünüyorum.

Çok şey yaşayan bir kadın olarak hiç pişmanlığınız oldu mu?

Herkes gibi benimde pişmanlıklarım vardır ama oturup ta bunları tek tek düşünmeyi hiç seçmedim ya da oturup hesaplamadım acaba neden pişmanım diye çünkü biliyorum ki pişmanlıklar sadece sizin bir daha aynı şeyi yapmamanızı, aynı hataya düşmemenizi sağlar. Pişman olmak güzel bir duygu bir yerlerde bir yanlış yaptığınızı ve bu yanlışı düzeltmeniz gerektiğini gösterir buna vakıf olmak ve anlamak güzel bir duygudur. Pişman olduğunuz da hatanızı anlamışsınızdır artık yaptığınız yanlışı görmüşsünüzdür o yüzden pişman olmak güzel bir duygudur.  Herkese tavsiye ederim.

En son filminiz gişede beklediği rağbeti görmedi, bunu neye bağlıyorsunuz?

Filmimin gişede rağbet görmediği hususuna katılmıyorum çünkü biz zaten gişeye yönelik bir filim yapmadık biz festivallere katılacak olan bir filim yaptık. Ben Elazığ’da Uluslararası Çayda Çıra Film Festivali ve Afyon film festivaline gidiyorum.  Film şuan Türkiye’nin her yerin de gösteriliyor,  davet ediliyor. Biz zaten kadına şiddeti içeren bir film çektik bunun çok fazla rağbet görmemesi de makuldür bence, filmden çok gişeler beklemedik kendini kurtarmasını istedik . Gönlüyle bağımsız sinemaya hizmet eden insanlara ben destek oldum bundan da çok mutluyum bütün oyuncularında bunu yapmasını tavsiye ediyorum, hayatta her şey para değildir. Sadece para uğruna yapılmaz bazen amaçlarınızın da olması gerekir. Ben orda ki ekibime çok teşekkür ediyorum çok iyi bir iş çıkardık, herkes canıyla dişiyle çok güzel bir iş çıkardı diye düşünüyorum. Filmi seyretmenizi tavsiye ediyorum. 

Orman içerisinde saklı bir cennet olan Göktürk’te yaşamayı hiç düşünür müsünüz?

Göktürk’e çok yakın oturuyorum zaten Zekeriyaköy tarafındayım. Göktürk’e de zaman zaman gelip gidiyorum yaşadığım yerde orman içerisinde o yüzden de şuan da böyle bir düşüncem yok.

Hayatın (evliliklerinizin) size kazandırdığı en önemli değer nedir?

Hayat bana sadakat ve vicdan sahibi olmayı, merhametli olmayı kazandırdı.

Gençlere evlenmeyin diye tavsiyede bulundunuz ama geçtiğimiz günlerde kızınız evlendi, sizce evlenmenin bir yaş sınırı olmalı mı?

Evet, evlenmenin bir yaşı ve sınırı olmalı. Evlilik kolay bir müessese değil, yürütmekte hiç kolay değil. Çevrelerinde ki örneklerden boşanmanın ne kadar kolay olduğunu gördükleri için şimdi bir büyük heyecana kapılıp evlenelim diyorlar. Ben evlenmemeyi acele etmemeleri için tavsiye ediyorum. Nasıl olsa bir gün evlenip çocuk sahibi olabilirler. Hayatlarının odak noktasına bunu koymalarını doğru bulmuyorum ben yaptım ve hiçte doğru olmadı. 

Şuanda sahne aldığınız yerler nerelerdir?

Şuan özel gecelerde sahneye çıkıyorum, daha çok kurumsal gecelerde sahne alıyorum. Onun haricinde İstanbul Belediyesi ile çalışıyorum, Kültür AŞ. ’nin Organize ettiği kültür etkinliklerinde sahne alıyorum,  yazın özellikle Çarşamba ve cumartesileri Bodrum’da olacağız. Gece kulüplerini çok tercih etmiyorum.

Hayatınızda yaptığınız en çılgın şey?

Çok çılgın bir kadın olmadım. Şuanda düşünüyorum,  hayatımda yaptığım en çılgın şey ne? Evlenmek herhalde. 

Yeni yaşınızda yeni bir imaj, bu değişikliği hayatınızda da uyguladınız mı?

Hayır, yani yeni bir imaj derken, tabi ki insanların belli bir yaştan sonra belli bir değişikliğe ihtiyacı oluyor ve bende hiçbir şey değiştiremiyorum hayatımda bari saçımı değiştireyim dedim. Şuan içinde gayet iyi hissediyorum ve mutluyum. Tabi bu ne kadar sürer, kendimi ne kadar böyle görebilirim, ne kadar kabullenebilirim çok bilmiyorum. Şimdilik alıştım biraz ama bakacağız. 

Sizin için zirve neydi, 2001 yılında aldığınız Altın Portakal ödülü mü, 1993 yılında ki ses getiren Albümünüz mü?

Hiçbir zaman zirvede olduğumu düşünmüyorum çünkü ne kadar yukarı çıkarsanız oradan aşağı baktığınızda hayat o kadar korkutucudur. Bence belli bir yerlerde kalmak ve durmak en sağlıklısı kendinizi öyle hissetmekte en sağlıklısı bu yüzden 93 yılında yaptığım albümümde, altın portakalımda çok kıymetli.  Ben 3 tane müzikal yaptım, 2 tane tiyatro oyunu yaptım, 22 tane albüm yaptım,  singlelar yaptım, 7 tane dizi çektim, 5 tane sinema filmi çektim şimdide altıncısını çektim, oda yazın Ağustos gibi vizyona girecek, şimdi bir sinema filmi senaryosu da geldi onu da okuyorum. O yüzden benim için zirve diye bir yer yok, zirvedeyim diyenler zırvalıyor bence.

1997 yılında kurduğunuz müzik şirketi ile Hilal Cebeci, Lerzan Mutlu, Cenk Eren ve birçok sanatçıyı müzik piyasasına kazandırdınız. Sanatçılarla çalışmak zor muydu?

Yok, benim için çalışmak hiç zor değildi gayet güzel ve mutlu çalıştık. Ama bir daha yapar mısın derseniz hiç gerek yok derim.