Umut, aşkın ekmeği:  Aşkın yeşermeye başlaması için çok az bile olsa umut gerekir. Umut hayal gücünü ateşlemek için gereklidir. Hiç umudu olmayan birinin, çok beğendiği birisine karşı bile aşk sürecine girmesi zordur. Özetle, birini kendinize âşık etmek için,  ona az ya da çok ümit vermelisiniz.

Küçük dokunuşlar, büyük sonuçlar: Hoşlandığınız bir kişiye dokunmak, aşkı kıvılcımlandıran ilk hamle olabilir. Karşılıklı konuşurken, birkaç kez onun eline ya da kollarının yan tarafına çok kısa süreli dokunmak, elektriğinizi hissetmenizde fayda olabilir. Ama bunu asla abartmamalı, gerçekten çok sınırlı sürede bırakmalısınız.Zira abartırsanız hem karşı tarafı rahatsız edersiniz hem de dokunmuş olmanızın bir kıymeti olmaz. Dokunuşun az olmasının nedeni, eğer mutlu olduysa bu dokunuşu yeniden ‘hissetmek istemesine’ olanak sağlamak.

Aynalama tekniği: Onun aklına girmek kadar onunla aynı frekansta olmak adına ‘aynalama’ tekniğini kullanın. Aynalama, farkında olmadan onun bilinçaltına ‘seninle aynıyım, seninle aynı frekanstayım’ mesajlarıı gönderir. Karşınızdakiyle bilinçaltı seviyesinde bir bağ oluşur. Bu tekniğin uygulanmasına gelince: O konuşurken, bacak bacak üstüne atarsa, siz de aynı bacağı atın, kollarını birleştirmişse aynısını yapın. Onu ayna gibi takip etmeniz önemli: O sağ ayağını attıysa, siz sol ayağınızı atın. Aynalama yaparken onunla birebir iletişimde olmanız bile gerekmez. Bir kafede farklı yerlerde otururken bile yapabilirsiniz. Eğer bunu konum olarak yakın bir noktada yapıyorsanız, sizi hiç tanımıyorsa bile sizinle konuşmaya başlayabilir. 

Ona küçük engeller koyun: Birinin aklına girmek için enteresan ve etkili bir yol daha, meydan okumak. Yani onunla birebir yaptığınız konuşmalarda aslında ondan hoşlanabileceğinizi, hatta bir birliktelik yaşamak isteyebileceğinizi ama durumun uygun olmadığını söylemek. Mesela: “Keşke aramızda bu kadar yaş farkı olmasaydı, o zaman senden gerçekten hoşlanabilirdim.” Ondan hem hoşlanma ihtimalini beynine giriyorsunuz hem de ortada bir sorun olduğu için bunu yapamayacağınızı söylüyorsunuz. Bu durumun meydan okumasıysa, onun sorunu aşmaya çalışacak olması. Kendini kendine ispatlamak için... Bizler, özellikle de bize meydan okuyan sorunları çözmeyi istiyoruz. Çözememek egomuza ciddi zarar verebiliyor.

Sosyal medyada aşk, aslında daha iyi başlıyor: Aşk gizemle, ulaşamamakla başlar. İnsanlar da maskeleri, gizemleri ve göstermek istedikleri şekilleriyle sosyal medyadalar. Sosyal medyada tanışıp, uzun süre sadece konuştuğunuz insanlar, aslında aşkın gizemini yarattıkları için çekici...  Çünkü aşk, ulaşamamaktır.

Tek gecelik ilişkide aşk olmayacak diye bir kural yok: Bir gecelik ilişkide bile âşık olma ihtimali var. Nedeni oksitosin! İnsanlar cinsel birleşme sırasında oksitosin salgılıyor. Yani pek de uzun vadeli bir amacı olmayan cinsellik de oksitosin üzerinden bağlılığın oluşmasını sağlıyor. Bu da aslında yanlış bir insanla cinsel birliktelik yaşayarak, yine yanlış bir insana bağlanmanız riskini de ortaya çıkarabiliyor. Yani iki tarafta da âşık olma ihtimali var. Bu ihtimal kadınlarda fazla çünkü onlarda yoğun olan östrojen hormonu, oksitosinin etkilerini artırıyor.

Dengesiz olmanın dayanılmaz cazibesi: İlişkide tutarsız davranmanın heyecanı ve tutkulu aşkı körüklemeye benzer bir katkısı var. Bunun en önemli nedeni gizemli insanların pasif bir şekilde kendilerini salarken,  dengesizlerin yangına körükle gitmesi... Dengesiz biri önce bir şekilde aklınıza girer, size hayatınızın en büyük aşkı olduğunu hissettirir. Az biraz dengesiz, önceden kestirilemez olmak bir ilişkinin başlarında karşı tarafın heyecanını artırmak adına etkili olabilir. Ama sırf sizi aramaya alışsın diye haftada bir arıyorsanız yanlış yaparsınız. Çünkü karşı taraf da sizin yaptığınız herşeye hazırlıklı olur. Ama üst üste arayıp bir hafta aramamak, daha sonra yedi gün boyunca arayıp üç gün durmak... Yani öngörülmez olmak, belli kalıptan uzak durmak işe yarar.

Koşullanmanın gücü: Karşı cinsle keyifle iletişime geçebilmek için hem özgüvenli hem de sıcak karakterli olunması gerekiyor. Eğer karşı cinsle rahatça iletişime geçmek istiyorsanız, onunla sadece arkadaş olarak da rahatça konuşabileceğinizi idrak etmeniz gerekiyor. Bu özgüven hepimizde olmayabilir. Çözümü var: Kendinizi koşullayın. Kendinizi çok muhteşem gördüğünüz bir anı çok daha kalıcı hale getirebilirsiniz. Diyelim ki kendinizi çok iyi, mutlu, enerjik ve başarılı hissediyorsunuz. O an işitsel ve dokunsal yönü olan bir tetikleyici seçin. Mesela, çok yükseldiğiniz bir anda dudağınızı ısırıp, kendi kendinize “benden daha iyisi yok” diyebilirsiniz. 

Gizemli olmanın gücü: Tutku dolu aşkın büyüsünü en fazla besleyecek konulardan biri meraktır. Yeni bir kişiyle tanıştığınızda onu tanımanın heyecanını hissedersiniz. İşte, gizemli davranmak da o heyecanı uzun süre yoğun tutmaya yol açar, karşı tarafa dayanılmaz bir heyecan olarak gelir... Ve karşı taraf, sizi çözmeye çalışırken takıntılı ve tutkulu bir aşk içerisinde bulabilir. İlk başta buzdağı numarası yapmak etkilidir. “Sen benim sadece su yüzündeki özelliklerimi görüyorsun. Benim aslında hiç bilmediğim yanlarım var ama söylemem!” tarzı bir yaklaşım, klasik ama etkilidir.

Tasvirin gücü: “Hayatında hiç gerçekten aşık oldun mu? Bu duyguyu ilk nasıl, nerede hissettin? Sence çekim medir? Ve aşktan farkı nedir?” Bu cümleleri okurken, geçmişi hatırlayıp cevaplamaya çalıştıysanız beyniniz size o duyguları da hatırlatır.  İşte bu geçmişin gücüdür. Bu soruları karşınızdakilere etkili bir tonda sorarsanız o süreci yine karşınızdakine yaşatmış oluyorsunuz.  Yine o duyguları yaşatıp  muhteşem hisleri su yüzüne çıkarıyorsunuz. Ve kaçınılmaz olarak onun aklına girmiş oluyorsunuz.

Hürriyet Kelebek