8 Mart Dünya Kadınlar Günü denildiğinde öncelikle bu günün ne olup ne olmadığını, ne anlama geldiğini belirtmek gerekiyor.
Öncelikle ne olmadığı ile başlayalım. 8 Mart o günde kadınlara verilen çiçekten ibaret değildir; alışveriş merkezlerinde kadınlar için yapılan indirimler, “bir alana bir bedava” kozmetik ürünleri değildir. O güne özgü kadına “hediye” olarak verilen özgürlük alanları hiç değildir.

Ne olduğuna gelirsek tarihsel ve kurumsal olarak baktığımızda görüyoruz ki 8 Mart Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1977 yılında “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan edilen bir tarihti. Ortaya çıkışı ve kutlanmaya başlaması ise bundan çok daha öncesine dayanmakta. Bu gün kadınlar tarafından kutlanmaya, toplumsal yaşamda ve belirli alanlarda kadınların bir hak talep etme mücadelesi olarak başladı.

İlk olarak 19.yy’da tekstil sektöründe çalışan kadınların çalışma koşullarının iyileştirilmesini talep etmeleri ile ortaya çıktı. Bu alanda başlayan mücadele, tarihsel olarak yaşanan belirli olaylarla da ivme kazandı. Özellikle bin dokuz yüzlerin başında New York’ta yine tekstil alanında üretim yapan bir fabrikada çıkan yangında 148 işçinin ölmesi ve ölen işçilerin hepsinin kadın olması kadınların o dönem toplumsal olarak dayatılan belirli sektörlerde hangi yaşam ve çalışma koşullarında var olduklarını bir kez daha göz önüne serdi. Bu olay sonrasında kadın sendikalarının öncülüğünde organize edilen birçok protesto gösterisi düzenlendi. Aynı dönemde Avrupa’nın birçok şehrinde 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başladı.

Tabi bu noktada kutlamanın genellikle “gösteriler” şeklinde gerçekleştiğini söylemekte fayda var. Günümüzde ise Dünya Kadınlar Günü olarak kutladığımız bu günü sadece belli bir kesime ve sınıfa ait kadınların günü olarak kutlamıyoruz. Erkek egemen toplum düzeni hane içinde, sokakta, iş yerinde kısaca her yerde kadınların yaşam alanını etkiliyor; bunun üzerine karar veriyor ve söz söylüyor. O sebeple zaman içinde işçi sınıfından emekçi kadınlar tarafından kutlanmaya başlayan bugün yaşamın her alanında emek veren her kesimden kadın tarafından kutlanmaya başlıyor.

Son dönem Türkiye’de yaşadığımız olayların sonucunda ise 8 Mart farklı bir anlam kazanıyor. Özellikle yakın geçmişte yaşanan cinayetler ve bu yaşananların etkileri gösteriyor ki 8 Mart bu sene “Kadına karşı şiddete hayır!” sloganları ile kutlanacak. Tam da bu noktada bu özel gün ile ilgili değinilmesi gereken noktalar daha da netleşiyor.

Gönül isterdi ki 8 Mart’ı büyük bir coşku ile farklı motivasyon ve sebeplerle bir bayram havasında kutlayabilseydik. Fakat yüzyıllardır yaşanan ve günümüz toplumunda yaşanmaya devam eden başta kadın olmak üzere toplumsal kesim ve grupları hedef alan şiddet olayları (ki bunların içerisinde cinayet ve işkencenin yanı sıra yıldırma, küfür, aşağılama gibi davranışları sayabiliriz) toplumun “egemen olmayan” belli kesimlerine egemenler tarafından bir lütuf gibi sunulan özel gün ve haftalarda “kutlama” yapılmasına engel olmakta. Başını “namus cinayetleri”nin çektiği kadın cinayetleri, çocuk gelinler ve daha nice toplumsal olgu kadınlara kutlanacak değil tepki gösterecek şeyler bırakıyor.

O yüzden de kadınlar gününü bütün bu yapısal sorunları irdelemeye devam edeceğimiz, bu sorunların ortadan kaldırılması için toplumun bütün kesimleri olarak (kadın-erkek)  bir araya gelip çözüm üretmek için cesaret alacağımız bir gün olarak anlamak en doğrusu olacaktır.

İpek Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Senem Yıldırım Özdem
Kaynak : www.ipeknews.com