Sevgili okuyucularım , bu ayki yazımda sizinle en temel duygularımızdan birisi olan 'ÖFKE'yi biraz daha detaylı paylaşmak istiyorum.
Öfke, insanın üzüntü, korku ,mutluluk ve nefret gibi temel duygularındandır. Bireyin istek ve ihtiyaçları engellendiğinde, haksızlığa uğradığını düşündüğünde, benliğine yönelik tehdit algıladığında, adaletsiz bir durum ile karşı karşıya iken ,stres altında, kışkırtıldığımızda, hayal kırıklıklarında, kendimizi ifade edemediğimizde, başarısızlıklarımızda, süreğen hastalıklarda, sorumluluğun getirdiği zorluklarda yaşanan duygudur.

Evde,iş yerinde,trafikte!!!, okulda, metrobüste!!!, gemide, parkta, statta!!! yani insanların birbirlerini tanısın tanımasın temas içinde oldukları ,ortak yaşam alanlarında sık sık karşılaştığımız ‘öfke halleri’ ne şahit olmak veya daha da ötesi birebir o halin içinde olmak çokta uzak bir olasılık değil. Aristo’nun bu konu hakkında bir sözünü sizlerle paylaşmak isterim;’’ Herkes öfkelenebilir . Bu kolaydır. Ne var ki;Doğru insana, doğru derecede, doğru zamanda, doğru maksatla ve doğru biçimde öfkelenmek… İşte zor olan budur.’ İşte o zor olanı başaran kişi,bir çok durumun üstesinden gelmiş demektir:) Aristo amca güzel söylemiş,hocam sizde bu konuyla alakalı yazıyorsunuz iyi de,bu kadar zor olan dengeyi nasıl kuracağız,bu zor işi kolay hale nasıl getirebileceğiz, tutum ve davranışlarımıza nasıl yansıtabileceğiz dediğinizi duyar gibiyim:) Öncelikle her insanın birbirinden genetik ve fizyolojik farklılıklar, farklı şekilde yetiştirilmesi , farklı sosyo-kültürde büyümüş olmaları, farklı rol modelleri örnek alarak hayatlarını devam ettirdiklerini gözden kaçırmamak gerekli. Aynı anne ve babadan olan çocukların bile ayrı kişilik yapılarında olduğunu unutmamız gerekiyor. Yani her bireyin olaya bakışı,olayı algılayışı ve olayı yorumlayışı birbirlerinden çok farkı,sürecin devamında verilen tepkiler ise tüm bu durumların toplamının yansıması olarak ortaya çıkmakta.

Bu yansımalar bütün temel duygularımızda olduğu’ öfke’ durumunda da değişik hallerde ortaya çıkabiliyor.Öfke ile baş ederken kimi kişi öfkeyi yok sayar,kimisi öfkeyi başkasına aktarmaya çalışır,kimisi saldırganca ortaya çıkarmaya meyillidir,kimisi pasif davranışlar ile öfkesini ifade eder,kimisi ise öfkeyi kendisine yöneltir…sevgili okuyucularım,sizin ‘öfke halleri’’nizde bunlardan hangisini kullandınız veya kullanmaya devam ediyorsunuz? Ne var ki; yukarıda sıraladığımız yöntemler öfkeyle baş etmede kullanılan yanlış yöntemlerdir! farkında olarak veya olmayarak hepimizin zaman zaman kullandığı ama sonunda pişmanlık ,üzüntü ve morel bozukluğu gibi duygusal çökkünlükler yaşayabileceği bir süreçtir.Bunlardan ayrı olarak da öfkeye verilen fizyolojik tepkiler de ise bedenimizi yıpratmaktayız.( kaslarda gerginlik,uyuşma hissi,vücudun değişik yerlerinde seğirmeler,ellerde ayakta terleme ve vücut sıcaklığının artması,nefeste daralma,çenede ve midede kasılma,nabızda ve kalp atışında artış).birde olumlu baş etme yolları üzerinde durarak yazımı bitirmek,sizleri de sıkmak istemiyorum:) hangi duygumuz öfkeye yol açıyor,duygumuzu fark etmek dediğimiz durum.hakkımızı korumamız tabiî ki çok önemli ama ne saldırgan bir tutum ile ne de pasif bir şekilde.Gerektiğinde mola alıp sakinleşmek, dramatik ve abartılı düşüncelerinizi sorgulayıp asıl sebebin bulunması,karşı tarafı suçlamak yerine kendi duygularınızı ifade etmememiz önemli bir nokta. (ben dili) mizahtan yararlanmak, ara ara duygularınızı anlatabileceğiniz yazılar yazmak , yazı yazmak bana göre değil diyorsanız:) duygularınızı anlatan resimler yapmak.sonuç olarak sizi öfkelendiren problemi,bu probleme nasıl tepkide bulunduğunuzu,bu tepkinin ne gibi sonuçlar doğurduğunu ve problemi halletmek için iyi bir yol olup olmadığını düşünmeliyiz.

Kişi unutmamalıdır ki: ASIL SORUN ÖFKE DEĞİL, İFADE EDİLME BİÇİMİDİR.