Kitap Kültürü Sohbetlerinin bu haftaki konuğu tarihçi Abdulhamit Kırmızı, konuşmasını tarih yazıcılığı ve tarih algısı üzerine yaptı. 

2. Abdulhamit Dönemi üzerinde dikkat çekici ve tarihin arka odalarında gizlenmiş bilgileri eserlerine yansıtan Abdulhamit Kırmızı konuşmasında şu hususlara değindi; "Bugünkü tarih okuyucusunun yüz yıl önceki tarih okuyucusundan farklı beklentiler içerisinde olması günümüzdeki değişimler ve modernite sürecidir. Tarih, örnek insanların, örnek davranşların ve örnek olayların gerek halk gerek devlet ricalinde okutulan kitaplarken 19.yy'da Leopold von Ranke tarihin kendine özgün bir bilim dalı olduğunu ortaya attı ve tarihselcilik macerasında ilk defa resmi olarak arşiv incelemesi yaptı. Devam eden süreçlere baktığmızda ise devletlerin milli tarih ve milli coğrafya öğretimi ile başlayan serüven dinlerin, mezheplerin ve ideolojilerin üzerine çıkıp üst kimlik oluşturarak tek dil ve vatan kavramı ile birleşip milliyet ve ırk esasına dayalı sistem içerisinde milli sadakat üzerine kurulu bir anlayışa doğru evrildiğini görüyoruz" dedi.

Tarih Yazıcılığına 100 Yıllık Söylemler Halinde Devam Ediyoruz 

Tarihin kurgudan ibaret olduğunu, tarihçinin geçmişte meydana gelen olayları mantık silsilesine koyup şemalara ve düzenlere ayıran bir sihirbaz olduğunu ifade eden Abduhamit Kırmızı konuşmasını şöyle sürdürdü: "Tarih çoğu zaman devletlerin ve iktidarların izindedir. Geçmiş nötr olabilir ama tarih yazıcılığı nötr olamaz. Tarihçilik insana bağlı bir meslek olduğundan en az insanın değişkenliği kadar tarihin değişmesi gayet normaldir. Sonuçta belgeler tek başına konuşabilen bir canlı türü değil, biz konuşturuyoruz onu. Bir belge farklı tarihçiler tarafından farklı farklı yorumlanır bu yüzden. Bu yüzden bazı kişiler hakkında yazılan biyografilerin sayısı onları, yüzleri bulur."