Dünden Bugünden Girit'den

Kahvesinin son yudumunu içer, paltosu ve şemsiyesini alarak merdivenlerden inmeye başlar. Apartmanın kapısına geldiğinde, gazetelikteki gazeteyi (Proto Thema) de alarak yoluna devam eder. Bir yandan da manşetlere göz gezdirir. Portia’nın sandıkları gibi bir başka sandığın da kapağı aralanmıştır artık.

Süleyman, Türkiye’de yaşamaktan vazgeçmiş ve 7 ay önce iş teklifi aldığı Yunanistan’a yerleşmiştir. Yeni bir düzen kurup, yeni bir hayata başlamıştır. Az önce aldığı gazetede ise şöyle yazmaktadır;

“Rüyaların sırrı. Halkbilimciler bu sene de iş başında.” Habere göre; Konya Karapınarlı köylülerinin rüyalarına dair bir araştırma yürütülmekte, sonuçlar ise Amerika’da HAARP isimli üsse bildirilmektedir. Bu haberle birlikte, Süleyman okuyarak şahit olacağımız bir sırrın düğümlerini çözmeye niyetlenir. Yakın zaman önce tanık olabildiği ve Yunanistan’da kaldığı eski püskü evin tadilatı sırasında mutfak lavabosunun altından çıkan küp, bu sır çözümünde ona yardımcı olacaktı.

Girit’den Türkiye’ye yapılan göç sırasında göçmenlerin, yanlarında getiremedikleri eşyalarını sakladıkları o küp, Candan ve Macide ninenin o topraklarda kalan tek şahidiydi.

“Buradan bir küp çıktı.” Diye seslendi tadilat ustası. Süleyman hemen mutfağa ilerledi, küpü olduğu yerden çıkarttılar. Tadilat bitti, usta gitti, Süleyman ve küp orada öylece kaldılar. Küpü kırdı, içindeki bir kaç mücevherle beraber, (Fransız film karakteri Amelie’nin kutusundan çok da farklı olmayan) bir de kutu buldu. Kutuyu açtı, merakla karıştırdı, çıkan mektubu okumaya başladı.

Bu topraklara bir daha dönüp dönemeyeceğimizi bilmeden yazıyorum. Ola ki; biz dönemezsek geride kalanlardan biri, her kim okuyacaksa bunları, yurdunun, topraklarının kıymetini bilsin. Eğer ki bu mektubu şu an okuyan biri varsa, bu demektir ki biz geri dönemedik. Bıraktığımız mücevherler de her kimin işine yarayacaksa, helal olsun.

İpek Yolu zamanından kalma, soyu Karamanlılar Beyliği’ne dayanan komşu Macide ninenin anlattıklarıdır bu mektuba yazacaklarım. Dün sabah kapıyı tıklattı, oturmaya gelmiş. Bir de ricası varmış benden; okuma yazması olmadığından anlatacaklarını kaleme almamı istedi. Gün gelip gidersek söyleyeceklerini ardında bırakmak istemiş.


 

Limonlu çaylarımızı yudumlarken anlatmaya başladı Macide nine.

“Nelere şahit olduk biz insanlar Candan kızım; biri hasta olsa dört elle yardıma koştuk, iyi gün dostu olmaktan hep kaçtık, bizi sımsıkı birbirimize bağladı ırk, din ayırmadan bu topraklar. Kötülükleri uzak tutmanın peşindeyiz hep eşimizden dostumuzdan ailemizden. Bakkal Mustafa veresiye defterine yazdı, biz elimize geçtikçe verdik yediğimizin içtiğimizin parasını. Bugün de hala böyle ama biliyorsun, Yunanlar’ın Türk köylerini basmaları an meselesi. Gün gelecek bu koca dünya parçalanmaya başlayacak a kızım, yavaş yavaş bölünecek, insanlar bencilleşmeye birbirlerinin dertlerine kulak asmamaya başlayacak, daha çok toprak, varsa yoksa para diyecekler, güç diyecekler.”

“Dedem anlatırdı; onun da dedesinin yaşam sürdüğü yerlerde toprak kayması olurmuş sık sık. Bilimle uğraşan adamlar gelir, insanların rüyalarını sorarlarmış. Bilimsel bir araştırmaymış, sık toprak kayması olduğundan insanların ölüm korkusunu ne kadar yaşadıklarını rüyalarından anlama derdindeymişler. Geldiler mi bir hafta kalırlarmış. İki gün rüyaları sorar, beş gün zamanın gelişmişliğiyle ellerinde ne varsa, toprak üzerinde ölçümler yaparlarmış. Bunun altından da bir iş çıkacak ya, hadi hayırlısı derlermiş.”

“O günden bugüne kadar, yabancı ülke insanları o topraklara gelir, ölçer biçerler. Niyetleri gerçekten ne bilinmez ama Anadolu bütün ihtişamı, tarihi, kokusuyla bütün zenginliğiyle gün gelecek yem olacak nicelerine. Yemlerin en başında ise insanoğlu gelecek. Benim üç beş günlük ömrüm kalmış, yok edilemez bir şey varsa işte bunlardır zihinlerde. Gelecek nesiller, insanlar bunları bilsinler.”

Diye bitirdi söyleyeceklerini.

Yarın sabaha karşı Yunan baskın yapacakmış. Biz dört çocuğum ve kocam bu Türk köyünü terk ediyoruz. Yurdumuza dönüyoruz. Macide nine iki gün önce yapılan baskında öldü, ardında bırakmak istediği son mektubu da mutfağa gömdüğüm küple birlikte bırakıyorum.

Candan

Süleyman şaşkındı. Elinde kağıt ile yere oturmuştu. Gazete haberini görünce, 3 ay önce bulduğu bu mektupla puzzle parçalarını birleştirmeye başladı.

HAARP Amerika’nın Alaska’da kurduğu yapay deprem üssüydü. Zamanın Karamanlılar Beyliği, bugünün Konya Karapınar köyünün bilimcilere bu kadar cazip gelmesinin bir nedeni vardı ebette. Çok sık erozyona uğrayan bu köy; yapay depremin ülkedeki uygun normları için, gereken kimyasal maddenin yayılmasına coğrafik temelli bir etkendi.