Şanslı insanlardan biriyim ki çocuklardan oluşan bir topluluğun içindeyim. Aslında minikler ve gençler bendeniz Süreyya öğretmenlerinden sanat adına neler alabiliyorlar bilemiyorum ama benim onlardan çok şey öğrendiğim kesin.
Miniklerin henüz yıpranmamış, yorulmamış kocaman saf yürekleri ve hayalgüçleri ile ortaya koydukları yaratımlar hele bir de kalıplara da takılmamışsa, bana dünyanın gizemli bir başka kapısının olduğu izlenimini veriyor. Zaman zaman onların büyülü dünyasını, kapı aralığından da olsa paylaşmak büyük bir keyif .
Küçükken büyümek isteyenler arasında en önde gidenlerdendim. Bazen en önlerde gitmektense, arkalarda kalarak özgürlüğün tadını çıkarmak, çocukluğun masalımsı havasında soluklanarak kendimi dinlemeyi geç de olsa öğrendim.
Büyüyüp de hayatın yükümlülükleri karşısında herbirimiz kazanç ve başarı elde etmek için bazı seçimler yaparız. Hayatın akışı içersinde seçimlerimizi sorgulamak aklımıza bile gelmez. Arada bir mecburi soluklar aldığımızda ne oluyor – ne yapıyorum ben? desek bile rutin yolumuza devam etmekten vazgeçmeyiz.Hayatında istediği alanda çalışanlar parmak kaldırsın dediğimizde havada uçuşan sineklerden başka bir şey görmeyiz.
Peki, biz böyle öğrendik ve yola devam diyebiliriz. Ama ya çocuklarımız !!!
Peki, alışılagelmiş zorunlulukları bir kenara bırakıp ilgi ve yeteneğimizin peşinden koşmanın zamanı olan bir dönemde yaşıyoruz desem…
Edindiğim deneyimlere göre bireyin ne istediğini anlayabilmesi için kendi ile başbaşa kalması durumları ne kadar erken olur ise hayat da bir o kadar güzel olabilir.
Eğitimde okulların yaratıcılığı nasıl etkilediğini sorgulayan Ken Robinson diyor ki; Eğitim sistemimiz bizlerin dünyayı yeraltı zenginliği için kazıdığımız gibi aklımızı kazımakta ! Değişen dünya da çocuklarımızı eğitirken ana prensiplerimizi gözden geçirmek faydalı olabilir.
Sistemin tekdüzeliği tam da bizleri sıradanlığa iter iken ’’ dur ‘’ diyerek hayatın sıkıcı ve monoton tarafını törpüleyebiliriz. Dolayısıyla iş başa düşer. Demek ki aynı olmak değil ayrı olmak bireyi farklı kılabilir. Bunun için dir ki klasik ve zorunlu eğitimin dışında spor,müzik, sanat gibi uğraşlarla kişi kendini zenginleştirebilir. Hayata veya ne kadar basit olursa olsun olaylara daha geniş bir pencereden bakabilir. Unutmamak gerekir ki çoğu zaman başarılı bulduğumuz şeyler gözümüzün önünde olup da farkedemediklerimizdir. Farketmek başka bir açıdan bakmaktır bunu da tekdüze yaşayarak başaramayız.
Sanat bu anlamda kişiye kendini keşfetme imkanı tanıyan yegane alanlardan biridir diyebilirim.Keşfetmek ve yaratmak, sihirli iki kelime olmakla birlikte sancılı bir döneme de vesile olabilir.Ne olursa olsun… o sancılı süreç sona erdiğinde başarı ve mutluluk kapınızdan içeri doğru sızmıştır bile…
Oscar Wilde’ın favorim olan sözleri; ‘’ Sanat taklidin bittiği yerde başlar ‘’.
Olmayanı yaratmak farkın ta kendisidir.