Her şey doğumunla başlar. Tıpkı evrenin başlangıcındaki ilk büyük patlama gibi… Hangi işe yönelirsen yönel yeni bir başlangıçtır. Doğum gibi bir başlangıç yapman gerekiyor. Basamağın en tepesine ulaşabilmen için ilk adımı atman gerekiyor.

İlk adım değil midir önemli olan? Tabiki ilk adım çok önemli. Ve sonunda başardığını ya da mutlu olduğunu gördüğünde iyiki atmışım o ilk adımı diyebilmen. Belki daha önce atmışsındır o ilk adımı ve olumsuzlukla da sonuçlanmış olma ihtimali yüksek.

Peki, o adım son adım mı olmalı? Neden yeni bir başlangıç yapmak bu kadar zor? Çocukluğumuzdan beri yaşadığımız kısır döngü silsilesini yok etmek ‘istersek’ elimizde.

Dünyaya geliş nedenin sadece keşkelerden mi ibaret olmalı? Mutluluğu yaşamayı artık kabullenme zamanın gelmedi mi? Neden, varlığın bu kocaman dünyanın ortasında tek başına duruyor?

Çok haklı olduğun konular da var elbet, öfkeni dindirme zamanın geldi. Kalk artık ayağa ve o ilk adımı, en değerli adımı yani varoluş sebebini yaşamaya başla.

Sorular dünyasında kaybolduğumda ilk yaptığım kitap okumak oldu. Okudukça kitaplar beni benden almaya başlamıştı. Oysaki beni bana vermesi gerekiyordu.

Bilge kişiler hep kendi hikâyesini anlatıyordu. Ve sordum kendime? Neden, hep birilerinin hayatını yaşamak zorunda kaldım? Bana ait bir yol hikâyesi olmalıydı. Ve bunun için yola koyuldum. Bir hikâye yazmak için o hikâyeyi yaşamak gerektiğini biliyordum. İlk adımı attım, daha önceleri yaptığım gibi.

Bundan sonrası için ne yapmalıyım diye düşünmeye başladım. Daha öncesinden hatırlamam gerekenler var. İlk hatırlamam gereken dünyaya geliş amacımdı. Bunu anneme babama sor sam ne diyeceklerdi ki? Doğanın kanunu diyeceklerdi sadece.

Yaşadığımız hayat tercihlerden ibaretti. İlk tercih anne ve babamın oldu ve beni dünyaya getirdiler. Silsilenin başlangıcı. Var olabilmek için demek ki doğmak gerekiyormuş. Doğum için anne ve baba hazır, tüm şartlar bizim olmamız için uygun hale getirilmiş. Bize düşen bu şartlar içinde kendimizi taşımayı ve bilmeyi öğrenmek.

Öğrenmeye başlarken ilk olarak engellerle karşılaşıyoruz. Yapılan araştırmalara göre annemiz ve babamız bize 5 ile 12 yaş arasında 148 bin defa; ‘’Uyu artık!’’, ‘’Yemek ye!’’, ‘’Düşersin!’’, ‘’Üşürsün!’’, ‘’Yapma, etme, gitme!’’, ‘’Ben sana demiştim, dinlemedin!’’, gibi uyarılarda bulunuyorlarmış…

Hani kendim olmaya karar vermiştim? Nereden çıktı şimdi ailem? Neden hep birileri için var olmam? Önceliğim kendim olmaktı. Yıllarca gördüğüm neydi biliyor musunuz? Dünyaya gelen her kişiyi kendi istedikleri gibi bir birey yapmaya çalışmalarıydı. İyi de ben onlar gibi olmak istemiyorum. Onlar gibi olamam. BEN olmak istiyorum. Bu kadar zor mu insanın kendi olması? Galiba cevabı kocaman bir EVET! Dayatılan daima bir sürü içinde var olmamdı. ‘’Sürüden ayrılanı kaparlar’’ demişlerdi. İyi de ne işim vardı sürünün içinde? İşte burada yatan gerçek FARKINDALIK… Öncelikle kendi farkındalığımızı fark etmek. Sürünün içinden çıkabilmem için BİREY olduğumu görmem gerekiyordu. Yoksa ben de sürünün bir benzeri olacaktım.

BEN’i bulmaya çalışırken bir yola çıkmıştım artık. Artık BEN olmayı öğrenmeye başlamıştım. Bu arada öğrenmeye başlarken zaman da geçmeye başlamıştı. Ben olmayı öğrenirken, farkındalığımı çözmüşken bir bedene sahip olduğumuzu hatırlayalım. O bedende nefes var, gören gözler var, duyan kulaklar, hissedebilen bir ten, karar veren bir beyin ve seven bir yürek. Böyle şeylerin hepsi bir aradayken neden kendimizi yarım hissederiz? Unuttuğumuz şey aslında hayatımıza yön veren, gitmek istediğimiz yere götürecek olan bir harita. Tam bu arada bir koşuşturmaca yaşarız ki, neden olduğumuz ve hayattaki var oluş nedenimizi unuturuz. Karşımıza çıkan ders ise HATIRLAMAK! Yola çıkarken tetikleyen ama şimdi de sert bir şekilde karşımıza çıkan HATIRLA! Hayata geliş amacını hatırla… ‘Sen kimsin?’ diye karşımıza çıkan dersler. Neden hep ben diye demeye başlar? Görmek, öze dönmektir. Göremediğimiz zaman karşımıza çıkar HATIRLA. Kim olduğunu ve neden var olduğunu… İlk soru ben kimimdi? Şimdi soru değişti. Sen kimsin? Amacını söyle demeye başladı. Cevap sessizce izle. Sus artık ve izle. Doğum anına geri dön ve sadece izle. Sorunun cevabı artık şekillenmeye başlamıştı. Alınan derslerden sonra döndüğümüz özümüzden gelen cevap şu; “öncelikle” hatırla; sen bensin, ben ise evrenin sendeki yansıması. Varoluş sensin. Hatırla! Ben… Ben varlığın özüyüm. Sevenim, düşünen ve karar verebilen. Bu yüzden ÖZ’üne dön ve HATIRLA kim olduğunu ve bir adım at. Son olmasın yeniden İLK adımı at ve SEN ol… Ben yapabileceğimi gördüm ve HATIRLADIM.

Sen de başarabilirsin…