Podyuma veda ettikten sonra mücevher tasarımı işine el atan Sinem Güven, şu sıralar yeni koleksiyonu üzerine çalışıyor. Kemerburgaz’daki evine konuk olduğumuz eski model, yeni projelerini ve yaşamını CADDE’ye anlattı.

Modadan sonra tasarım yapma fikri nasıl ortaya çıktı?

Kendimi bildim bileli modanın içindeydim ve bu alanda işler yapıyordum. Bu kulvara geçmek çok zor olmadı. Kendim için mücevher tasarlayıp kullanıyordum. Ama zamanla yapıp kullandığım bu tasarımları gören arkadaşlarımdan çok güzel tepkiler almaya başladım. Birçoğu benden kendileri için de mücevher tasarlamamı isteyince “Neden olmasın” dedim.

‘Hathi’ nasıl doğdu?
Çok keyif aldığım ve büyülendiğim bir Hindistan seyahatim sonrası doğdu. Etnik ama bir o kadar da zarif mücevher sanatları var. Büyülenmemek mümkün değil. Oranın kültürüne göre fillerin şans ve bereket getirdiğine inanılıyor. Ben de bir fil sevdalısı olarak Hintçe’de fil anlamına gelen ‘Hathi’yi markamın logosuna ve ismine taşıdım. Kısacası ilham kaynağım Hindistan oldu.

Sonbahar - kış sezonunda hangi parçalar öne çıkacak?

Bu kış mücevher ve aksesuarda bolca ışıltı olacak. Kadınlara sonbaharda kendilerini soluk renklere mahkum etmemelerini öneririm. Yazdan kalma içimizi açan cıvıl cıvıl renkleri kullanmaya devam...

Nasıl bir ailede büyüdünüz?
Çok mutlu bir ailede büyüdüm. Sevgi dolu bir ailede büyümenin faydalarını şimdiki sosyal yaşantımda fazlasıyla görüyorum. Daha küçük bir kız çocuğuyken bile kendi kararlarımı kendim verebiliyordum. Bunun ne kadar zor ama bir o kadar da önemli olduğunu özellikle anne olunca daha iyi anladım.

Bir gününüz nasıl geçiyor?
Güne erken başlarım. Kendime ayırdığım vakitleri ihmal etmem. Rutine oturmuş bir günüm yok. Hathi markam için neredeyse günün her saati iş başındayım.
Çalışarak besleniyorum. Kızıma ayırdığım zaman da çok kıymetli.

‘Defne’nin hızına yetişemiyorum!’
Kızınız Defne büyüdü. Aranızdaki ilişkiden bahseder misiniz? Birlikteyken en çok ne yapmaktan hoşlanıyorsunuz?
Biz anne - kız olarak çok eğlenen bir ikiliyiz. Aramızda çok güzel iletişim var. Defne, benim onun arkadaşı değil annesi olduğumun ve aramızdaki ilişkinin nasıl olması gerektiğinin fazlasıyla farkında olan bir kız. Ben en çok ondan yeni şeyler öğrenmeye bayılıyorum. Her şeyi o kadar hızlı keşfedip öğreniyor ki hızına yetişemiyorum. Çoğu şeyi ben değil, Defne bana öğretiyor. Büyüdüğünü görmek ve bu iletişimin giderek kuvvetlenmesi beni çok mutlu ediyor.

Defne’nin de sizin gibi resim tutkusu var mı?
Çok yetenekli bir kız. Resim yapmaya bayılıyor. Her konuya büyük bir merakı ve hevesi var. Ama müzik konusunda da oldukça kabiliyetli. Bu sanat dalına olan yatkınlığını piyanoyla keşfettik.

Çocuklarla ilgili projelere varım’
Sosyal sorumluluk projelerine verdiğiniz desteklerle takdir ediliyorsunuz. Sizce ülkemizde bu konuda hangi alana ağırlık verilmeli?
Benim de içinde olmaktan son derece mutlu olduğum bir konu. Özellikle çocuklara yönelik sosyal sorumluluk projelerinin daha fazla yapılması gerekiyor. Çocuklarımız bu ülkenin geleceği… Daha güzel bir ülke için ülkemizin tüm çocuklarının en iyi şekilde yetişmesi ve gereken eğitimi alması gerekiyor.
Her çocuk aynı imkana sahip değil ne yazık ki, bu yüzden doğru ve etkili olacağına inandığım her sosyal sorumluluk projesine sonsuz destek vermeye hazırım.

Hakkınızda zaman zaman ortaya çıkan sosyetik yakıştırmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Basın beni seviyor, bu zamana kadar hakkımda çıkan hiçbir haberde rahatsız edecek kelimeler kullanmadılar. Bunun karşılıklı saygıdan da kaynaklandığını düşünüyorum.
‘Sosyetik’ yakıştırmasının kötü bir yaklaşımda söylenmediğini biliyorum. Bu tür haberleri gülümseyerek ve keyifle okuyorum.
Murat Ersönmez ile olan ayrılığınızla ilgili olarak söylemek istedikleriniz var mı?
Ayrılığımızla ilgili gerekli tüm sözleri basına yolladığımız açıklamayla yaptık. Onun dışında bu konuyla ilgili hiçbir yerde konuşmayacağım.