MUTLULUKLA TANIŞTINIZ MI?
Hiç düşündünüz mü? Neden bazı insanlar çok mutlu görünürken, büyük bir çoğunluk da her koşulda mutsuz görünür? Danışmanlık yaptığım bazı insanlara baktığımda, mutlu olmaları gereken zamanlarda bile mutsuzluklarını dillendirmeleri şaşırtıcı olabiliyor.
Bilmeniz gerekir ki, hayata bakış açınız mutlu ya da mutsuz olmanızı belirleyen en önemli faktördür. Çoğunuzun şunu düşündüğünü tahmin ediyorum. Bir insanın işi varsa, hayatını idame ettirecek gelire sahipse, bedensel sağlığı yerindeyse, hayatı paylaştığı bir partneri varsa genel anlamda mutlu olmalıdır değil mi?
Ama ben tüm bunlara sahip olduğu halde, mutluluğu seçmeyen, seçmediği için yaşayamayan çok insan tanıdım. Bu insanların ortak özellikleri, gerçek anlamda hayat amaçlarını keşfedememiş  olmaları ve var olan potansiyel enerjilerini bir şekilde kullanamıyor olmalarıydı. Çoğu sahip olduğu yeteneklerinin bile farkında değildi. Mutsuzluk nerede başlıyordu peki?
Her insan hayatının başlarında geleceği ile ilgili hayaller kurar. Başlangıçta kendisini diğer insanlardan farklı ve özel hisseder. Üstelik özgün olduğuna da inanmak ister. Bir gün mutlaka kurduğu hayallerinin gerçekleşeceğine inançları tamdır. Ve günler aylar yıllar birbirlerini anlaşılamaz bir hızla takip ederken beklentilerinin karşılanmaması, biriken hayal kırıklıkları, kayıplar terk edişler, vaz geçişler derken orta yaşa gelinmesi kaçınılmazdır.
Saçlarda beyazlar, yüzlerde çizgiler, ifadede burukluk, günlük yaşamın kaygıları, hedefler peşinde koşturulurken oluşan yorgunluklar, gençlikte kurulan hayalleri gölgelemeye başlar. Gücün ve zamanın kaybediliyor olması, gençliğin geride kalıyor olması yavaş yavaş öfke oluşturmaya başlar. Dünya nüfusunun %97'si senaryolar farklı olsa da mutsuzluk tablosunun içindeki yerini alır. Kalan %3'ün farkı ne diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Yapılan araştırmalar, bu %3'ün hayat amaçlarını gerçekleştiren kişilerden oluştuğunu göstermek ve %3'lük bu kesim, her gün güne uyandıklarında ne istediklerini bilen ve istediklerinin peşinden koşmaya hazır, üşenmeyen, yaptıkları her ne ise onunla fark yaratmayı amaçlamış ve bu amacı gerçekleştirmiş olan insanlardır. Üretken ve yaratıcı olmayı yaşam biçimleri haline getirenler, yaptığı işten haz alanlar, üstelik yaptıklarıyla kendilerine olduğu kadar başkalarına da fayda sağlayabilen insanlar mutlu oluyor.
Her türlü ilişkilerinde tatmin olmak kadar, tatmin etmeye uzlaşmacı olmaya, katkı sağlamaya dikkat ediyorlar. Geliştikleri ve geliştirebildikleri ilişkiler ve pozisyonlar içinde yer almayı seçiyorlar. Seçimlerine hayatın her alanında önem veriyor, üzerinde düşünüyorlar. Hangi seçimlerin hangi sonuçları doğurabileceği konusunda vizyon geliştirebiliyorlar. Hayati dönüm noktalarında inisiyatif alabiliyor, riske girmekten çekinmiyorlar. Soruna değil, çözüme odaklanıyorlar. Hatalarına saplanıp kalmak yerine, hatalarından ders alarak tecrübe edindiklerinin farkına varıyorlar. İleriki günlerde edindikleri tecrübelerden faydalanmanın yollarını buluyor ve bu tecrübelerin yerinde kullanabilmeye cesaret ediyorlar.
Beden sağlıklarına önem veriyor, bir sorun oluştuğunda olumlu bakış açılarıyla sorunu çözmeye yönelik düşünce ve davranış modelleri geliştirebiliyorlar. Doğuştan getirdikleri yeteneklerini, erken yaşta keşfederek bu yetenekleri nasıl nerede kullanabilecekleri konusunda araştırma, eğitim ve model alabilecekleri yetkin insanlarla tanışma fırsatları yakalabiliyorlar. Doğal olarak yeteneklerini kullanabilecekleri ortamda oynayacakları rollerini görerek, eyleme geçebiliyorlar. Ve bu mutlu azınlık insanlar daima olabileceklerinin en iyi versiyonu olabilmek adına, ciddi, ısrarlı bir çaba sarfediyorlar. Kendi sınırlarını kendileri belirliyor, sınırsızlığa giden yolda insanlara ve hayata saygılı oluyorlar.
Evet ve hayır kelimelerinin gücünün farkında olarak, gerekli yerlerde kullanmaktan çekinmiyorlar. Sağlıklı bağlılıklar geliştirirken, her türlü bağımlılıktan uzak durabiliyor, var olan bağımlıklarından kısa zamanlarda özgürleşebiliyorlar. Dış onaylı değiller, insanların ne dediğine takılmıyor, iç motivasyonlarının gücüyle hedeflerine doğru ısrarcı, arzulu ve inançlı bir şekilde yol alıyorlar.
Şimdi diyorsunuz ki, belki de o insanların tüm koşulları uygundur. O yüzden mutlu oluyorlardır. Size hatırlatmak isterim, okuma, araştırma yapan insanlar bilirler ki, bazen bir kitap, bazen bir film, bazen birileri bizlere ilham verirler. Bu ilham veren insanların büyük çoğunluğu, koşulların uygun olmadığı ortamlarda güçlenerek, başarıyla çıkmıştır.
Yaşam hikâyelerini dinlediğimizde, doğumlarıyla beraber başlamış, zorlu şartlar, yaşamlarının önemli bir diliminde devam eden, üst üste gelen talihsizliklere rağmen mücadelelerinde ısrarcı olmuş, azimle inançlarının peşinden koşmuşlardır. Çünkü onlar "ah", "vah" etmek, kendilerine acımak yerine, görebildikleri en küçük bir ışığa bile büyük arzuyla koşmuşlardır. Mutsuz insanlar ise, iyi koşullara sahip olsalar bile, herkes tarafından desteklenmiş olsalar da, ciddi maddi varlıklara sahipken dahi yanlarına yaklaşmak istemeyeceğiniz insan tiplerine dönüşebilmişlerdir.
Unutulmaması gereken şey, hayat seçimlerimizden ibarettir. Ve bazen her seçim, aynı zamanda bir vazgeçişi gerektirebilir. Yaratma gücüne sahip olmayı seçebileceğimiz gibi, yok etme gücüne de sahip olduğumuzun farkına varabildiğimiz bir yaşam mı sürüyoruz? Mutlu olmayı becerenler, yaratma gücünü kullanabiliyorken, hayatlarına imkânları, iyi insanları mutlu beraberlikleri, maddiyatı çekebiliyorlar. Yok etme gücüne odaklı insanlar ise, negatif enerjileriyle bakış açılarıyla çevrelerindeki insanları, fırsatları vs. yok edebiliyorlar. Sonra da sıradan insanların tabiriyle "kaderi, Tanrı'yı, şansı" suçlamaktan çekinmiyorlar.
Evet o seslerinizi tekrar duydum. "Sen benim koşullarımı biliyor musun?" Diye haykırıyorsunuz. Bazılarınız eşim beni terk etti, kiminiz sevdiklerim öldü veya işimi kaybettim iflas ettim ya da işimden, eşimden nefret ediyorum gel de mutlu ol diyorsunuz. Size önerim yakınmayı bırakın sahip olamadıklarınıza değil, sahip olduklarınıza odaklanarak şükredin. Geçmişe değil, şimdiye odaklanın ve vazgeçmeyin! Şu an şimdi neyi farklı yaparsanız hayatınız değişir? Seçimlerinizi sorgulayın iş, eş, hobi, dost, yaşam alanlarınız, maneviyatınızdaki seçimleriniz sizleri bugüne taşıdı. Bugün yenileyeceğiniz seçimleriniz, sizleri şu ana ve yarına taşıyacak. İçinde yer almak istediğiniz tablonun gerektirdiği uygun seçimleri tespit ederek, ertelemeden hemen yapın. Ardınızda kalması gereken ne ise negatif insanlar, durumlar vs. onları geride bırakmaktan çekinmeyin. Yani yüklerinizi bırakın. Birlikte yol almaktan keyif alacağınız insanlar ve fırsatlarla yeni yolculuğunuza heyecan duyarak yeniden başlayın. Yerinde olacağını düşünerek Oscar Wilde'nın sevdiğim şu sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
"Yaşamınızın seyircisi olmak, yaşamın acılarından kaçmaktır". Artık gerçeklerinizle ve acılarınızla yüzleşme anıdır. Seyirci olmayı bırakıp, yaşamın içindeki rolünüzü gerçekleştirmek için ne duruyorsunuz? Yapmak ve yaşamak istediklerinizi sizin adınıza biri gerçekleştiremez. Eyleme geçmesi gereken kişinin siz olduğunun farkına varın ve bu bilinçle, cesaretle, hayata, yaşamaya, aşka, fırsatlara, yeniliklere "evet" deyin.