Bir okurumuzun bizlere ilettiği şikayetini sizlerle paylaşıyoruz.

------------------------------------------------------------------------

Bir mimar olarak, medeni ve nisbeten huzurlu olduğuna inandığım, az yoğunluklu, Göktürk semtine geleli yedi (7) sene oluyor. Bu yedi sene içerisinde git gide kötüleşen, git gide daha çok imar ihlalleri yapılan ve git gide bozulan bir yapılaşma görür oldum. Bunu üzüntü ve kızgınlıkla izliyorum.
 
Kaldırımlar
Denir ki, bir şehrin medeniyet seviyesi, kaldırımları ile ölçülür. Ne kadar düzgün, geniş, sürekli ve alçak kaldırımlar yapılırsa o kadar çağdaş bir şehirdir.
Bir sabah kalkıp, evinizin önündeki kaldırımdan yürümeye başlayın, nereye kadar gidebileceksiniz kaldırımdan inmeden? Bir deneyin Biri yüksek, biri alçak, bazılarının tam ortasında ağaç/tabela/çöp kutusu var, bazısında bozuk malzemeler, bazılarında koca koca ve sık sık babalar (ne işe yarar?).

Kat kat kaldırımlar var bir de! Bir dükkan, önündeki kaldırıma kat çıkıyor, rampa yapıyor, basamak yapıyor, masa atıyor, saksı koyuyor... buna birileri izin mi veriyor, yoksa dükkan sahibi kendi keyfinin kahyası mı? yaya yürürken, onun basamağı, bunun saksısı, şunun rampası, diğerinin sattığı indirimli basmalar, naylon, çin malları, uydu antenleri, piliç çevirme (bakınız Göktürk Cad) tezgahlarını, aklını tam gaz çalıştırarak, alicengiz oyunlarıyla alt ederek ilerlemeye çalışıyor. O sırada ne gideceği yere, ne de sağlıklı yürüyüşe odaklanabiliyor. Zira çoktan seçmeli, süper engelli bir parkurda yarışıyor.
Engelli insanlara hiç değinmiyorum, yoksa bu yazı sürer gider. Ama kaldırımlarda körler için sarı kabartma parkeler var!  iyi de o parkeleri bulabilecek mi vatandaş? Ah benim belediyem...

Sanırım en uzun kaldırım İstanbul Caddesi’nde. Orada da, dar kaldırımlar. Bakın New York sokaklarına, şurada yürüyemedim diyeceğiniz bir sokak yapısı var mı? dünyanın en kalabalık şehri oysa! Eğer “orası düz bir şehir diyorsanız, gidin San Francisco’ya bakın. Gitmenize gerek yok, bilgisayarınızın penceresinden bakın! Avrupada başkentlere, büyük şehirlere bakın. Bakın bakın...

Göktürk yeni bir yerleşim diye söylüyorum, can üzüyorum, istiyorum. Haksız mıyım? Neden yeni yapılaşan bir yere bunu yaparsın ey belediye, ey insanlar, ey müteahhitler ordusu? Göktürk Caddesinde yapılan son inşaatın önündeki kaldırıma gidip bir bakın! Kim yürüyebilir o eğimde?
Mimari olarak baktığımda, kaldırımlar şehrin, semtin bir işareti, tanıtıcı ögesi, rengi dokusu ise bir karakteri olmalı! Var mı? kimse bunu düşünüyor mu? bir malzeme seçimi, süreklilik ve her yerde aynı tekrar var mı?   - YOK
Ama heryerde sarı kabartma parkeler, labutlar/babalar gırla, sık sık ve anlamsızca, düzensiz. Nedenini anlayamıyorum. Ya da, anlıyorum, söyleyemiyorum.
 
Aydınlatmalar
Hasdal çevre yolundan başlayan bir aydınlatma problemimiz olduğu aşikar. Yollar düzensiz şekilde aydınlatılıyor ve sebebini bilemediğimiz kesintiler oluyor. Halbuki Göktürk İstanbul şehri içinde, öyle değil mi? yolların aydınlatılması iyi olmaz mı? güven duygusu vermez mi şoförlere? Bir noktada yanıyorsa beş noktada yanmıyor/çalışmıyor... ama hız ölçer/ceza yazar cihazlar süper çalışıyor.
Geldik Göktürk içine... Aydınlatma armatürü olmayan sokak var, gösterebilirim. Aydınlatması çalışmayan, bir var bir yok çalıştırılan bir çok sokak var. Neden çalışmıyor. Ya da neden bir var bir yok yanıyor. Bu lambalar yakılmayacaksa neden 2 katı para harcayıp onları oraya diktik? Bunlar vatandaşın vergileri ile değil mi? ya da faturamızı mı ödemiyoruz da kesiyorsunuz oranın elektriğini. Bu sokaklar şıkır şıkır aydınlatılacak. Her lamba doğru aydınlatma elemanı ve ampulü ile hepsi aynı güçte yanacak. İnsanın gözüne gözüne girmeyecek. Belediyenin bu konudaki en üst yetkilisini gece sokakta dolaşmaya çağırıyorum. O kaldırımlarda gece bir yürüyelim. Bakalım neler olacak.

Araç Park Sorunu
Göktürk’te araçlar için park yerleri organize edilmemiş durumda, hepimizin bildiği üzere. Sitelerin yeterli/yetersiz araç parkları dışında, park yeri olmayan binalar ve Göktürk ziyaretçileri için sokaklar park yeri durumunda. İyi ama, buraların bile düzenli olması gerekir ki medeniyet çizgimizi belirleyelim. Gidin bakın, her yerde bir karmaşa, hengame... isteyen istediği yere park ediyor, ikinci sırayı yapıyor, şerit kapatıyor. 2015 yılında İstanbul caddesi İşbankası/starbucks karşısındaki şerit için İBB kendisi İSPARK tabelaları koymuştu, hatırlayanınız vardır. Oraya park ettiğiniz zaman arkadan gelen araçlar karşı şerite geçiyordu. Bizlerin şikayetleri ile tabelalar kaldırıldı ve park yapılmaz tabelaları asıldı. Ama malesef alışkanlık baki kaldı...

Migros önündeki parklanma ve kargaşası ayrı bir muamma. Herkes birbirini bekler, tüm trafik kısa felçler geçirir, falan filan...
Göktürk caddesinde bir düğün salonu var ki, evlere şenlik apartmanın girişini bozup kahveye katmışlar, emsal alanları arttırmışlar ve işin kötüsü sığınak ve otopark diye gösterilen kısımları düğün salonu yapmışlar. Bu kısmı geçiyorum, düğün salonu akşamları çalışıyor haliyle, göktürk caddesindeki araçların parklanmasını görmelisiniz, curcuna! Kaldırımlar ya dükkanların işgali altında ya da araçların! Yayalara aman vermiyorlar!
Benim bildiğim yolun sınırı, kaldırımın sınırı ve otopark’ın sınırı olur, birbiri içine geçmez, ihlal etmez. Mimarlık, şehir plancılığı, şehircilik ve imar bunları emreder, kurallar, işletir.

Medeniyeti yavaş yavaş kaybetmeyelim, arttıralım ve sahip çıkalım. Göktürk’ü avrupalarda, amerikalarda o özendiğimiz şehirlere benzetelim. Gelin bu yazının devamını sizler yazın, sizler seslerinizi olumlu yönde yükseltin. Klasik tabirle bir taş da siz koyun ve takip edelim.

Sevgiler, Murat Yünsel